Page 10 - LAVANTA KOKUSU
P. 10

Lavanta Kokusu





            ovanın ortasında köstebek yuvaları gibi görünüyordu. Kızını
            burada bırakacak olması, bu kır saçlı adamın yüreğini burku-
            yor; fakat onu geri götürmeyi de bir öğretmen olarak kendine

            yakıştıramıyordu.

                Endişesini kızından saklamaya çalışarak:

                — Fena değil buralar. Bir iki eksiğini, muhtar hâlledecek.
            Okul açılınca, günlerin nasıl geçtiğini fark etmeyeceksin bile,

            dedi.

                — Tek başıma o lojmanda nasıl kalırım baba?

                İsmet’in ela gözleri yaşla dolmuştu. Çocuklardan utanmasa

            hüngür hüngür ağlayacaktı. Hediye, hâlden anlayan biriydi.
            Kızcağızın içinde kopan fırtınayı seziyordu.

                — Korkacak ne var öğretmen hanım? Bir kuş, bir çalıya
                     4
            daldalanır , çalı o kuşu korur. Hele bak, biz bir çalı kadar da
            mı olamayacağız? Gülbeyaz, sana kurban olsun. Geceleri yolla-
            rım, birlikte yatarsınız. Olmadı, aha bizim süt damını veririk.
            Sağılacak hayvanım yok bu yıl. Bıldır  hepsini sattık. Bir peyke
                                                                     6
                                              5
            bağlar Rüstem, orada kalıverirsin bacım.

                İsmet, gözlerinden yaşlar dökülürken aynı zamanda da
            gülüyordu. Hediye kadının içtenliği, içindeki korkuları bir anda
            buharlaştırmıştı. Demek onlar bir çalı, kendisi de o çalıya dal-
            dalanacak bir kuştu.

             4 daldalanmak: Gölgeli yere saklanmak.
             5 bıldır: Geçen yıl, bir yıl önce.
             6 peyke: Duvara bitişik, alçak, tahta sedir.
                                                                     13
   5   6   7   8   9   10   11   12