Page 7 - TOLYA BEKÇİSİ
P. 7
Sorunlu olmayı seviyordu. Böylece kendisini anlayamayan insanlar
ondan uzak duruyordu.
Fakat durum şimdi faklıydı. Tüm kasabanın seferber olma
vaktiydi. Can ciğer ormanları, alev alev yanıyordu. Sokağa dökülen
kalabalığın arasına karışıp bir kova suyla dahi olsa ormana şifa
olmalıydı. Koşarak balkondan içeriye girdi. Yatak odasının kapısını
aynı hızla açıp merdivenleri birer birer tüketti. Zemin kata indi-
ğinde tedirgin masmavi gözleri gördü. Ardına kadar açılmış sokak
kapısının önünden bakıyorlardı. Ceyd soluk bile almadan dışarıya
çıktı. Yeşim, yanından fırtına gibi savrularak geçen Ceyd’e seslendi:
“Nereye gidiyorsun?”
Ceyd her zamanki gibiydi. Yeşim’e dönüp açıklama yapma
gereği hissetmedi. Ceyd’in yavaş bulduğu günler, aylar, hatta yıllar
uzun açıklama yapmak isteyen insanlar içindi. O, farklı bir boyutta
yaşıyordu ve şimdilerde o boyutun kalbi alevler içerisindeydi.
Yeşim, ikiz kardeşi Ceyd gibi değildi. Buğulu camların ardın-
dan, beyaz bulutların arasından görülen hülyalar gibi narin, beyaz
ve solgundu. Simsiyah saçları zarafetle beline uzanıyordu. İsmi gibi
tam bir rüyaydı. Annelerinden miras o delici bakışlar iki kardeşte
de mevcuttu ama Yeşim’in Ceyd’ten farkı, gözlerinde sabıra da yer
olmasıydı. İçinin güzelliği, saf masum yüreğinin temizliği dışına da
vurmuştu. Sahip olduğu tüm güzellikler bir lütuf olarak Yeşim’in
cisminde toplanmıştı. Masumiyet tacıydı.
Kendisini tarif etmeye kalkıştığında dünyanın en mutsuz,
umutsuz ve yalnız çocuğunu görüyordu. Konuşamadığı bir kardeş
ve çok uzaklardaki anne, kendisini yalnız hissetmesi için yeterli
9