Page 4 - 9786259895208
P. 4

PEMBE İNCİLİ KAFTAN


               Büyük kubbeli serin divan, bugün daha sakin, daha
             gölgeliydi. Pencerelerinden süzülen mavi, mor, sincabi bahar
             ışıkları, çinilerin yeşil derinliklerinde birikiyor, koyulaşıyordu.
             Yüksek ipek şiltelere diz çökmüş yorgun vezirler, önlerindeki
             halının renkli nakışlarına bakıyorlar, uzun beyaz sakalını zayıf
             eliyle tutan ihtiyar sadrazamın sönük gözleri, gayet uzak, gayet
             karanlık şeyler düşünüyor gibi mevcut olmayan noktalara
             dalıyordu.

               – Cesur bir adam lazım paşalar, dedi. Biz onun sırmalara,
             altınlara, elmaslara  gark  ederek gönderdiği  elçisine
             padişahımızın elini öptürmedik, ancak dizini öpmesine
             müsaade ettik. Şüphesiz o da buna karşılık vermeye kalkacak.
               – Şüphesiz.
               – Hiç şüphesiz.

               – Mutlaka...
               Kubbealtı vezirlerinin tamamıyla kendi fikrinde olduğunu
             anlayan sadrazam düşündüğünü daha açık söyledi:
               – O hâlde bizden elçi gidecek adamın çok cesur olması
             lazım! Öyle bir adam ki, ölümden korkmasın. Devletin
             şanına dokunacak hareketlere karşı koysun. Ölüm korkusu
             ile, uğrayacağı hakaretlere boyun eğmesin.
               – Evet!
               – Hay, hay!


                                                                   5
   1   2   3   4   5   6   7   8   9