Page 8 - 9786259895208
P. 8

ÖMER SEYFETTIN


               – O hâlde biz de kendimiz için değil, devletine hizmet
             için çağırırız.
               – Tecrübe buyurun efendim.
               ...
               Sadrazam, o akşam kethüdasını Muhsin Çelebi’nin
             Üsküdar’daki evine gönderdi. Devlete, millete dair bir konu
             için kendisiyle konuşacağını, yarın mutlaka tereddüt etmeyip
             gelmesini yazıyordu.
               Sabah namazından sonra sarayının selamlığında, Hind
             kumaşından ağır perdeli küçük loş bir odada kâtibinin bıraktığı
             kâğıtları okurken, Sadrazama, Muhsin Çelebi’nin geldiğini
             haber verdiler.
               – Getirin buraya, dedi.
               – İki dakika geçmeden odanın sedef kakmalı ceviz
             kapısından palabıyıklı, iri, levent, şen bir adam girdi. İnce siyah
             kaşlarının altında iri gözleri parlıyordu. Belindeki silahlık boştu.
             Bütün kullarının dalkavukluğuna, secdesine alışan sadrazam,
             bir an, eteğine kapanılmasını bekledi. Oturduğu mor çuha
             kaplı sedirin daima öpülen ağır sırma saçağındaki yumağı,
             altından, içi boş küçük bir kafa gibi şaşkın duruyordu. Sadrazam
             söyleyecek bir şey bulamadı. Böyle göğsü ileride, kabarık, başı
             yukarı kalkık bir adam ömründe ilk defa görüyordu. Kubbe
             vezirleri bile huzurunda iki büklüm dururlardı. Muhsin Çelebi,
             gayet tabii bir sesle sordu:
               – Beni istemişsiniz, ne söyleyeceksiniz efendim?
               – Şey...
               – Buyurunuz efendim!
               – Buyur oğlum, şöyle otur da...


                                                                   9
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13