Page 10 - YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
P. 10
12
YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
Mis gibi kokardı onun geldiği günlerde evimiz. Annemin
sevinçle ışıldardı yüzü.
“Bu oğlan seni çok seviyor Aziz! Sakın onu bırakma!
Ömrünün sonuna kadar sadık kal bu gönül yüceliğine dost-
luğuna!” derdi.
Her gelişinde birkaç hatıra bırakıp hafta sonu gidiyordu
tekrar. Tekrar gelmesini dört gözle bekliyordum hafta son-
ları. Hiç şikâyet etmiyordu. Biliyordum onun hayatı benim
hayatımdan bin kat ağırdı. Okuldan kasabaya dinlenmeye
değil, daha çok yorulmaya gidiyordu. Geldiğinde bir iki gün
yorgunluktan akşamları erkenden uyuyordu. Ona,
— Neden bu kadar kendini yoruyordun, dediğimde
— Sen boş ver bunları Dede Korkut, eline kopuzunu al,
seni dinlemek için kilometrelerce uzaklardan gelmiş bu Çer-
kez kuluna bir şeyler anlat. Sesini duydukça geçiyor bütün
yorgunluğum. Kendimi yıllar öncesinde Neşerek bacımın
dizlerinde uyurken buluyorum. Bana analık yapan ve kanını
yerde koymadığım ablamın. Güleryüzlü, tatlı dilliydi, hanı-
mefendiydi Dedem, bu Çerkez’e Allah’ın yardım eliydi. Ama
genç yaşında kopardılar onu bu hayattan biliyorsun.
Kendini yeniden hayali ülkenin içinde rahatlık ağacının
gölgesinde anlatıyordu. Çerkez Hasan’ı o kadar içselleştirmişti
ki âdeta onun hayatını adım adım yaşıyor, bize de yaşatı-
yordu. Her kasabaya gidişinde Âşık Dayı’dan onun hayatına
dair ayrıntılar öğreniyor, bize bir hafta boyunca anlatıyordu.
Merak ediyordum Âşık Dayı’yı. Hikâye anlattığı dağları…
Bana her gelişinde söz veriyordu kasabaya götüreceğine ve
onun ağzından bunu dinleteceğine. Bense o günün gelmeyen
diliminin başında ağzım sulanmış, elimde çatal heyecandan
sabırsızlanıyordum.