Page 6 - YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
P. 6
8
YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
dediği hakikat, her devirde bin yıldır kendini gösteriyordu.
Tıpkı şu an bizim oturma odamızda iki kardeşin kavgasına
şakacıktan katıldığım anlarda olduğu gibi. Kendini tanımak,
sanıldığı kadar kolay değildi. Kâinatın bütün sırlarını içinde
taşıyan anahtar insandı. Kendini çözenin çözemeyeceği ne var-
dı âlemde. Bizim medeniyetimiz içe dönüktü, Batı’nınki dışa.
Onlar dış dünya ile kavgaya başladılar, onu diz çöktürmeye
çalıştılar, kendilerini unuttular. Hırsları yüzünden içindeki
yaşadıkları gemiyi batırmak üzere olduklarını anlamaları
dört yüz yıl sürdü. Bizim atalarımız ise içe döndüler, kendi
kötü yanlarını düşman bellediler. Onu çözmeye çalıştılar.
Kendileriyle çatıştılar. İçlerindeki düşmanı yenince aslında
yaratılan her şeyin dost olduğunu anladılar.
Yıllardır yarım aşklar ülkesinin temel felsefesini kurmak
için her yerde, her zaman bizi biz yapan değerleri düşün-
mekten kendimi alamıyordum. Biz denilen sorunun cevabını
bulduğumda, ait olduğum medeniyetin kodları çözülecekti.
Neysem ona yürüyecektim. Odanın, kavga oyununun içinde
değildim bu yüzden, kendi içimdeki kafesin soğuk demirlerine
yaslanmıştım. Kendimi kendi içimde yargılamaktan başka
hayatlara fırsat kalmıyordu. Nerde olsam ben benimle baş
başaydım. Dışarda akan hayatın farkında değildim. Kendi
kabuğunu kıramayan dar bir mekâna hapsolmuş benliğimin
bir gün bağlarından kurtulup beni de yanından ayırmayaca-
ğına inancım vardı. Sadece nasıl olacağı konusunda bir fikrim
yoktu o kadar. Belki de çıkış bu kötülük bilmeyen küçücük
kafalardaydı.
Gecekondu mahallesinde geçen fakir çocukluğumun
yaşayamadığı günleri, alamadığı oyuncakları, izleyemediği
animasyonları evlatlarımla yeniden yaşama, oynama, izleme