Page 8 - YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
P. 8
10
YARIM AŞKLAR ÜLKESİ
başkentimizin en büyük savaşçısı, en büyük kahramanı artık
aramızda yoktu. Ne zaman fikri planda sıkışsam akıl aldığım,
doğruyu yanlışı bana gösteren aynam kırılmış, sanki sihir
bitmişti. Buna inanamıyordum. Kendime anlatamıyor, gecenin
karanlığında ağlayamamanın verdiği ezikliği toparlıyordum
adım adım.
Bu memleketin, bu ümmetin hayatta kalmasının öz ruhu
Çerkez Hasanları üretmeyi bırakırsa bu vatan, tehlike o zaman
başlardı. Yeryüzünde iyiler ve kötüler vardı. Bir de iyi görün-
meye çalışan ve insanları kandıran kötüler. İşte Hasanlar o iyi
görünen kötüleri belirlemek ve temizlemek için bu millete
Allah’ın bir lütfuydu. Zaten son birkaç asırdır en büyük oyun
buydu. İyilik maskesini takmış kötülerin ya da kandırılmış
kötü fikirlerle hareket eden safların gücüyle bilinçli, hakiki
iyilere saldırmak, Habilleri bütün zamanlarda ve mekânlarda
kıyamete kadar öldürmek, öldürmek, öldürmek…
Çerkez Hasan dostum seni anlamak kolay mı? Ben en ya-
kınında olmama rağmen anlayamazken, başkalarından bunu
beklemek de mümkün değildi. Gecenin karanlığı içinde çakan
şimşekler insanı hep aydınlatmaz, çoğu zaman korkutur. Bir
akıncı şimşek gibidir. Yıldırım gibi gök gürültüleriyle bir an
aydınlatarak dünyayı, görünür ve kaybolurlar. Komutan da
öyle yapmıştı. Gerektiğinde gizli yerinden çıkmış görün-
müş, vazifesini yapmış, sonra yeniden geldiği gizli ülkenin
setlerinden içeri girivermişti. Bense birkaç saniyelik bana
görünüveren bu anlık fotoğrafı unutmamak için çoğaltıyor,
daraltıyor, küçültüyor, büyütüyor, kesiyor, yapıştırıyorum.
Aklımı yitirmemek adına yapıyorum bunu. Beni tutması,
hayata, inanca bağlaması için.